Burcu Türk: İyimser bir bakış açısına sahip olmalıyız!

2 aydan uzun bir süredir devam etmekte olan koronavirüs salgını, hayatımızın hemen her alanında etkisini hissettiriyor. Zorunlu olmadıkça dışarı çıkmamaya, dışarı çıktığımız zamanlarda ise sosyal mesafeyi korumaya ve diğer önlemleri uygulamaya özen gösterdiğimiz bu dönemde hem hayat tarzımız, hem de iş yapış modellerimiz büyük ölçüde değişti. Bu değişim nedeniyle işlerimize motive olamama, dikkat dağınıklığı, zamanı yönetememe vb. sorunlar yaşayabiliyoruz. Bu süreçte bizlerin yanı sıra çocuklarımızın da psikolojilerinin bozulduğunu gözlemliyoruz. Eğitimlerini evden sürdürmek zorunda kalan ve sokağa çıkma kısıtlamaları nedeniyle akranlarıyla sosyalleşemeyen çocukların yaşadığı psikolojik sorunlar, yetişkinlere oranla daha büyük olabiliyor.

Korona döneminde Ofix.com, Instagram hesabı üzerinden canlı yayın serisine başladı. “Ofisteki gibi her Cuma öğle molasında buluşalım!” konseptiyle başlattığımız canlı yayınların ikincisini, 15 Mayıs günü ticari pazarlama direktörümüz Umut Bayhan‘ın katkısıyla, Haliç Üniversitesi Psikoloji Bölüm Başkanı Burcu Türk ile gerçekleştirdik. “Pandemi dönemi ve sonrası çalışan psikolojisi” konusunun ele alındığı bu çok önemli etkinliğin ardından, Burcu Hoca‘yla bir kez de Ofix Blog okurları için röportaj yaptık ve etkinlikte paylaştığı bilgileri yazıya geçirdik. Gerek etkinlik sırasında, gerekse röportajımızda sorularımızı içtenlikle yanıtlayan ve deneyimlerini bizlerle paylaşarak korona döneminde psikolojimizi korumamıza katkı sağlayan Burcu Hoca‘ya Ofix ailesi olarak teşekkür ediyoruz.

Merhaba Burcu Hoca, röportajımıza başlarken sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Merhabalar, İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü mezunuyum. Yüksek lisans ve doktora eğitimlerimi yine İstanbul Üniversitesi’nde Adli Tıp Enstitüsü’nde tamamladım. Şu an öğretim üyesiyim ve Haliç Üniversitesi Psikoloji Bölüm Başkanıyım. Çalışma ve uzmanlık alanım adli bilimler. Bu bağlamda çocuk istismarı ve ihmali, kadına yönelik şiddet, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet, suç önleme gibi konular üzerinde araştırmalarımı yürütüyorum.

2 aydan uzun bir süredir koronavirüs salgını hayatımızın merkezinde. “Normalleşme” sürecinin ne kadar devam edeceğini bilemiyoruz. Bu süreçte çalışanların ve öğrencilerin psikolojisi için neler söyleyebilirsiniz?

Öncelikle öğretim üyesi olmam sebebiyle öğrencilerin psikolojisini yakından takip ettiğimi söyleyebilirim. Bu süreçte öğrencilerin derslerini online sürdürebilmesi aslında zaman kaybı yaşamamaları adına büyük bir avantaj oldu. Fakat bazılarında derse motive olamama, dikkat dağınıklığı, zamanı yönetememe, uyku problemleri, geleceğe dair kaygı duyma gibi sorunlar yaşadıklarını gözlemledim. Özellikle mezuniyet aşamasında olan ve üniversite sınavına girecek öğrenciler için bu süreç biraz daha zorlu geçti diyebilirim.

Bunun yanı sıra, hemen hemen aynı belirtileri çalışanlarda da görmek mümkün. 2 aydan uzun bir süredir tüm dünya gibi bizler de yeni bir düzene hızlıca uyum sağlamak durumunda kaldık ve bu sürecimiz hâlâ devam ediyor. Çünkü yeni bilgiler, yeni uygulamalar gelmeye devam ediyor. Bu noktada en büyük sıkıntı belirsizlikti. Çünkü ne yazık ki, bu süreç ne zaman bitecek, nasıl bitecek, bundan sonra neler olacak gibi sorulara verebileceğimiz çok kesin ve net yanıtlar yok. Öngörülerimiz olsa da belirsizlik çok fazla ve bu nedenle de kaygı duyulması kaçınılmaz oldu.

Bu süreçte psikolojimizi korumak için nelere dikkat etmeliyiz?

Genel olarak uyku düzenine ve beslenme alışkanlıklarına dikkat etmek, günlük rutinimizi ve fiziksel aktiviteyi mümkün mertebe sürdürebilmek, gevşeme egzersizlerinden yararlanmak, sosyal ilişkilerimizi uzaktan da olsa devam ettirmek bizi koruyacaktır. Fakat bu noktada şunu da belirtmem gerekiyor ki herkesin başa çıkma becerileri birbirinden farklıdır. Kendimize neyin iyi geldiğini en iyi kendimiz bilebiliriz. Birine evde spor yapmak iyi gelirken, başka birine yeni yemekler denemek, bir diğerine puzzle yapmak iyi gelebilir. Bunların yanı sıra bazılarının da içinden bir şey yapmak gelmeyebilir. Bunun da kötü ya da olumsuz bir şey olmadığını söylemek durumundayım. Çünkü bir noktada bazılarımız için bu süreç durmayı gerektirdi. Düşündüğümüz tek şey doğal olarak temel ihtiyaçlarımızı giderebilmek oldu. Aslında COVID-19 bize hayatın her zaman planlı, kontrollü gitmeyebileceğini çok net bir şekilde gösterdi.

Evden çalışanların sayısı halen oldukça fazla. Akıllar da sürekli haberlerde ve sosyal medyadaki paylaşımlarda. Bu süreçte gündemden uzak kalmadan günlük işlerimizi de yürütebilmek için neler yapabiliriz?

İlk etapta haberleri ve sosyal medya paylaşımlarını daha sıklıkla takip ediyorduk. Ancak sanıyorum bir süredir bunda azalma oldu. Gün içerisinde COVID-19 ile ilgili haberleri takip etmek adına kendimize yarım saat gibi belli bir süre vermemiz en doğrusu. Bütün gün ilgili haberleri ve paylaşımları takip etmek hem kaygıyı yönetebilme, hem de işe motive olma açısından sorun teşkil edecektir. Bu nedenle aslında daha önce işe gittiğimiz zaman nasılsak ev ortamında da mümkün mertebe o şekilde hareket etmeye çalışmak daha doğru olacaktır.

Salgının yayılma hızını azaltmak adına mümkün olduğunca evde kalmak tavsiye edilse de bazı çalışanlar bu süreçte işyerlerinde çalışmak durumunda. Bu kişiler moral ve motivasyonlarını yüksek tutmak adına nelere dikkat etmeliler?

Bu süreçte en çok sıkıntıyı mesleği gereği çalışmaya işyerinde devam etmek ve hatta daha fazla çalışmak zorunda olanlar yaşadı. Geleceğe dair umutla bakmak ve iyimser bir bakış açısına sahip olmak, moral ve motivasyonu yüksek tutmak için öncelikli olarak yapmamız gerekenlerdir. Ayrıca yine sosyal destek almak ve bazı gevşeme egzersizlerinden yararlanmak da iyi gelebilir. Şunu da ifade etmek isterim ki ruh sağlığı mesleği mensupları eşliğinde başta sağlık, market, kargo vd. sektörlerdeki çalışanlara toplu psikoeğitimlerin verilmesi, gruplar halinde sorunlarını paylaşabilecekleri programlar oluşturulması faydalı olacaktır.

Peki COVID-19 belirtileri taşıyan ya da bu hastalığı geçirmiş kişiler için neler söylemek istersiniz? “Normalleşme” döneminde bu kişiler nelere dikkat etmeli?

COVID-19 belirtileri taşıyan ya da bu hastalığı geçirmiş kişilerin öncelikle tedavi süreçlerine odaklanmaları ve izolasyona dikkat etmeleri gerekmektedir. Bu noktada özellikle yakınlarından destek almaları iyi gelecektir. Sadece COVID-19 değil, başka hastalıklarda da böyledir; ailemizden, arkadaşlarımızdan destek aldığımızı, bedenen olmasa da yanımızda olduklarını hissettiğimizde moralimiz ve motivasyonumuz olumlu yönde etkilenecektir. Bu ayrıca, iyileşme sürecimizi ve bağışıklık sistemimizi de olumlu olarak etkileyecektir. Kişilere bu noktada en iyi gelecek şey önemsendiklerini hissetmek olacaktır. Ayrıca kişi eğer hastanedeyse kurumdaki ilgili sağlık personelinden, değilse psikiyatrist veya psikologtan görüntülü psikososyal destek de alabilir.

İşe dönüşler aşamalı olarak planlansa da kafalarda soru işaretleri var. İşyerlerinde salgın riskiyle ilgili oluşabilecek kaygı ve endişeler için neler söylemek istersiniz?

Kademeli olarak işe dönüşlerin başlamasıyla birlikte pek çok kişinin ilk etapta kaygısının artması söz konusu olabilir. Kişilerin kaygılarını tetikleyen nedenleri tespit etmesi, farkındalığının artması, kaygıyla başa çıkabilmek için nefes ve gevşeme egzersizlerinden yararlanması, süreci daha ılımlı geçirmelerine yardımcı olacaktır.

Küresel çapta yaşanan bu pandeminin kalıcı psikolojik sonuçları olabilir mi? Bunların önüne geçmek için neler yapılabilir?

Kalıcı demek doğru olmasa da pandemi sürecinden sonra kaygı bozuklukları, depresyon, uyum bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu gibi bazı ruhsal hastalıkların görülme sıklığı artabilir. Bu noktada kişilerin mutlaka bir uzman desteği alması gerekmektedir. Çünkü bu hastalıklar tedavi edilebilir. Uzman desteği almak istendiğinde, kimden destek almak gerektiğini bilmek çok önemlidir. Bu uzmanlar, ruh sağlığı meslek mensupları, yani ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı, psikolog, sosyal hizmet uzmanı, psikolojik danışmanlık ve rehberlik uzmanı vb. olabilir.

Ruh sağlığını korumak açısından ise yüksek benlik saygısı, etkili problem çözme becerilerine sahip olma, gelecek için plan yapma ve iyimser bir bakış açısına sahip olma, olumlu sosyal destek, duyguları sağlıklı olarak ifade edebilme gibi etkenlerden söz edilebilir. İyimser bir bakış açısı derken de bunun aşırı bir iyimserlik olmadığını, gerçekçi bir iyimserlik olduğunu belirtmek isterim.

Bu keyifli röportaj için çok teşekkür ederiz.

Ben teşekkür ederim. Sevgiyle…

İlgili yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir