Johnson Graduate School of Management‘ta ekonomi profesörü Robert H. Frank, 2011 yılında yayınlanan Darwin Ekonomisi isimli kitabıyla ekonomi alanında ses getiren çok önemli bir çalışmaya imza attı. Ünlü biyolog ve doğa tarihçisi Charles Darwin‘in görüşlerinden hareketle ekonomide rasyonellik ve rasyonel davranış biçimlerini analiz eden bu çalışma, gündeme getirdiği sorularla yeni tartışmalar başlattı. Bu sorulardan en önemlisi şüphesiz ki, “Doğal seçilim ilkesi devlet tarafından düzenlenen bir ekonomik yaklaşım olarak görülebilir mi?” sorusuydu. Haldun Paltalı tarafından Türkçeye çevrilen ve 2013 yılında Efil Yayınevi tarafından yayınlanan Darwin Ekonomisi, ekonomi ve iş yönetimi alanına ilgi duyanların mutlaka okuması gereken bir kitap. Ofix Blog‘da bugünkü yazımızda, okurlarımız için Darwin Ekonomisi kitabını kısaca tanıtacağız.
Neden Darwin?
Ekonomi alanında en önemli ekollerin başında gelen isimlerden biri Adam Smith‘tir. Ortaya koyduğu görüşler 19. yüzyıldan itibaren ekonomi alanında hemen tüm tartışmaların merkezinde yer alır. Ekonomiyle ilgili hangi tez savunulursa savunulsun, Adam Smith‘in görüşlerine mutlaka atıfta bulunulur. Görünmez el teorisi, “Bırakınız yapsınlar!” ilkesi, birey için iyi olanın toplum için de iyi olduğu kabulü ve daha pek çok görüşüyle Adam Smith, 19. yüzyıldan itibaren geliştirilen hemen tüm ekonomi modellerinde etkisini hissettirir. Charles Darwin ise bir iktisatçı değil, biyolog ve doğa tarihçisidir. Ve aslında, ekonomi alanına ilişkin hiçbir görüş ortaya koymamış, bu alanla ilgilenmemiştir. Fakat ortaya attığı doğal seçilim ilkesi, 19. yüzyıldan itibaren yalnızca biyoloji ve doğa tarihi alanında değil, ekonomiden siyasete, felsefeden antropolojiye kadar pek çok alanda önemli etkiler yarattı. Darwin Ekonomisi kitabında Robert H. Frank, ekonomiyi ve özellikle rekabeti incelemede Adam Smith‘in çözümlemelerinin değil, Charles Darwin‘in görüşlerinin daha faydalı olacağına inanır. (syf: 27-29)
Frank‘a göre Darwin‘in rekabet anlayışı, ekonomik gerçekliği Adam Smith‘in yaptığı analizden daha doğru şekilde analiz etmeye imkan sağlar. Modern insan, Smith‘in dünyasında değil, Darwin‘in dünyasında yaşamaktadır. Smith‘in düşündüğünün aksine, birey için iyi olan toplum için çoğu zaman iyi olmamakta, bireysel gelişim türün gelişimini bastırmaktadır. Modern toplumda ekonomik rekabet, sorunların çözümü için tek başına yeterli değildir. Bu görülemediği içindir ki liberal politikalar nedeniyle toplumun geleceği tehlikeye atılmaktadır. Smith‘in görünmez el teorisine göre rekabet, bireysel çıkarları kamu yararına dönüştürür. Liberal iktisatçıların kamu yararı konusunda kullandıkları en önemli argüman da vergilerdir. Serbest rekabet ortamında işletmelerin büyüyüp kârlılık oranlarını arttırmalarının, alınan vergiler yoluyla topluma yarar sağladığı savunulur. Oysa Frank‘a göre bireysel rekabetin vardığı en son nokta silahlanma yarışından başka bir şey değildir. Ve bu durum, serbest rekabetle daha iyi bir ekonomik sistem yaratmak bir tarafa, tüm insanlığı tehdit eder. (syf: 41-45)
Darwin ekonomisi nedir?
Adam Smith‘e göre kâr gözeten işletme sahibi, kendi çıkarlarını gözetmekle aynı zamanda görünmez el tarafından yönetilir. Bireysel çıkar gözeten eylemler, aynı zamanda da toplumun yararınadır. Frank‘a göre bu anlayış, rekabetin doğasıyla bağdaşmaz. Rekabetin doğasındaki çelişkiyi ilk fark eden kişi ise Darwin‘dir. Darwin‘e göre doğal seçilim, bireysel özellik ve davranışları grup üzerindeki etkileri üzerinden değil, tekil organizmalar üzerindeki etkilerine göre ödüllendirir. Tekil canlının lehine olan mutasyon, grup için zararlı sonuçlar doğurur. Aynı türün içindeki rekabette bir organizmanın elde ettiği avantaj, diğer organizmaların yaşam olanağını kısıtlar. Başka deyişle tekil çıkarlar, türün çıkarlarına çoğu zaman ters düşer. Frank‘a göre bu durumun modern toplumda olumsuz sonuçlar doğurmasını önlemek için rekabeti düzenleyen kurallara ihtiyaç vardır. Darwin ekonomisi kavramıyla Frank, işte bu temel üzerine şekillenen bir ekonomik modelin olanaklı koşullarını inceler.
Frank‘a göre modern ekonomik sistemlerde sorunların kaynağı devletin ekonomideki yeri değildir. Kontrolsüz serbest piyasa ekonomisi, sorunlarını kendi içinde çözme gücünden yoksundur. Devlet kurumlarını adeta felçli hale getiren liberal politikalar, sadece devletin yerine getirebileceği görevleri görmemektedir. Başta ulusal güvenlik olmak üzere kamusal altyapı inşası, bakımı, mülkiyet haklarının korunması ve daha pek çok konuda sorumluluk esasen devletindir. Devlet yönetiminde oluşan zafiyet, ekonominin kötü gitmesine yol açar. Böyle bir ortamda suç oranları artarken, suçla mücadele zorlaşır. Devletin ekonomideki konumu değerler sisteminden ziyade, rekabetin işleyişiyle ilgilidir. Darwin ekonomisi içinde devlet, bir taraftan rekabetin avantajlarını gözetmeli, bir taraftan da rekabetten olumsuz etkilenen kesimleri korumalıdır. Aksi durumda servet tek elde toplanır ve ekonomik pasta küçülür. Yardım fonlarını kesmek ise bütçe açıklarını kapatmak bir tarafa, daha da artmasına yol açar. Modern ekonomik sistemlerde servetin tek elde birikmesi, yaşanan çelişkilerin en önemli nedenleridir. (syf: 87-95)
Darwin Ekonomisi neden önemli?
Darwin‘in evrim kuramını biyoloji ve doğa tarihi alanından ekonomi ve diğer alanlara uygulamak yönünde 19. yüzyıldan bu yana pek çok girişimde bulunuldu. Daha çok liberal iktisatçıların kullandığı evrim kuramı, doğal seçilim yoluyla türün en iyilerine yaşama hakkı tanıyan söylemlere esin kaynağı oldu. Liberal düşüncede geliştirilen ekonomik ve siyasi söylemlerin birçoğunda evrim kuramı, aynı zamanda sosyal Darwinizm olarak ifade edilen görüşlere zemin hazırladı. Türün en kötü ve zayıf üyelerinin yok olmasını meşru gören bu zihniyetler, iki dünya savaşı arasındaki dönemde faşizan eğilimleri ve savaşları kışkırttı. Darwin Ekonomisi kitabında Robert H. Frank, Darwin‘in görüşlerinden hareket ederken Darwinizmi ve bunun sosyal alana uygulanmasını ifade eden sosyal Darwinizmi kesin şekilde reddetti. Kitabına Darwin Ekonomisi ismini vermesinin en önemli nedeni, rekabetin doğasına ilişkin olarak temel bir çelişkinin ilk defa Darwin tarafından görülmüş olmasıydı. Bu çelişkinin görülmesi, liberalizme ve sosyal Darwinizme karşı devletin görev ve sorumluluklarını ortaya koymasını sağladı.
Frank‘a göre davranışsal iktisada ilgi 1990’lardan bu yana hızlı bir artış ivmesi içinde. Standart rasyonel seçim modelleri, öngörüden pişmanlık duymadan sapma davranışlarının incelenmesi ve benzeri konularda davranışsal iktisat merak uyandırıyor. Ancak rasyonel seçimden pişmanlık duymadan sapma davranışı, daha büyük kayıplara yol açmakta. Bilişsel hatalar bir şekilde düzeltilirken, pişman olunmayan davranışları değiştirebilecek araç ve güdülerden çoğu zaman yoksunuzdur. Bireyler kendi hatalarından dolayı kayba uğradığında, bunları azaltabilecek çare ve güdüleri elde etmeye yatkındır. Ne var ki modern toplumda insanlar, iyimserliklerini kaybettikleri için bu güdülerden mahrum kalmakta. Gelir dağılımındaki adaletsizlik nedeniyle toplumda varolan çelişkiler daha da artarken, pişman olunmayan davranışları değiştirebilecek araç ve güdülerin geliştirilmesi gerekir. Darwin Ekonomisi‘nde ortaya koyduğu görüşlerle Frank, bir taraftan modern ekonomik sistemlerin çelişkilerine, bir taraftan da davranışsal iktisatta kullanılması gereken yöntemlere başarılı bir şekilde dikkat çekiyor.
Darwin Ekonomisi’nden almamız gereken dersler nelerdir?
Darwin Ekonomisi kitabında Robert H. Frank, serbest piyasanın ekonomiye bir faydası var mı, bireyler için iyi olan toplum için de iyi midir, ekonomik pastayı nasıl büyütebiliriz gibi konularda birbirinden önemli görüşler dile getiriyor. Üstelik bu görüşler ekonomi alanıyla sınırlı kalmayıp geniş bir interdisipliner yaklaşımla temellendiriliyor. Ve yalnızca ekonomi alanında değil, sosyal bilimlerin pek çok alanına ışık tutuyor. Darwin Ekonomisi her şeyden önce, piyasa toplumlarında ekonomik yaşamın ana itici gücü olarak görünmez elin yerini sorgulaması bakımından önemli. Ancak, serbest piyasa ekonomisinin başarısızlıklarını istatistiksel bilgilerle sayıp dökmek yerine, serbest piyasa aşırılıklarını net bir şekilde ortaya koyuyor. Bunu yaparken, liberal dogmaların altını oyduğu ölçüde, devlet müdahalesini savunan kesimlerin de birçok ezberini bozuyor. Kamu hizmetleri için vergilendirmenin önemi, piyasanın düzenlenmesinde insanlar arasındaki işbirliğinin rolü, kamu kaynaklarında israfı önleme ve daha pek çok konuda Darwin Ekonomisi‘nden alınabilecek pek çok ders mevcut.
Robert H. Frank‘a göre rasyonel bir ekonomik geleceği inşa etmek için öncelikle rekabetin doğasındaki çelişkiyi görmek gerekir. Bu çelişki, bireysel başarının toplum için her zaman başarılı sonuçlar doğurmayabileceğidir. Örneğin bir fabrika işçisi, meslektaşları üzerinde rekabet avantajı elde etmek için kendi güvenliğini riske atacak şekilde çalışabilir. Rekabetin bu özelliği, ancak düzenleyici mekanizmalar sayesinde dizginlenebilir. Modern toplumlarda devlet, bir taraftan rekabeti düzenleyici kurallar koyarken, bir taraftan da rekabette dezavantajlı kesimleri korumalıdır. Bunun için yüksek kaliteli harcamaları ve zararlı endüstriyel emisyonları vergilendirerek işe başlayabilir. Bireysel refahı arttıran eylemlerin kolektif refaha katkı sağlaması için ekonominin her alanında kamu yararlarının gözetilmesi gerekir. Bu noktada vergi artışı gündeme gelirken, vergilerin nasıl harcandığının takibi için demokratik siyasi katılıma önem verilmesi gerekir. Bu yönüyle Darwin Ekonomisi, ekonomik sorunlarla baş etmek adına vergi artışını gündeme getiren fakat vergileri doğru şekilde kullanma iradesi gösteremeyen iktidarlara karşı bir uyarı niteliğinde. (syf: 182-199)
Darwin Ekonomisi’ni henüz okumadınız mı?
Robert H. Frank‘ın Darwin Ekonomisi‘nde ortaya koyduğu görüşler, 30 yıldan uzun bir mesleki birikime dayalı olarak modern ekonomi sistemlerinin çelişkilerine ışık tutuyor. Aynı zamanda da olanaklı çözüm yollarını gösteriyor. Frank‘a göre adil ve daha verimli bir vergi sistemiyle devletin sağlayacağı imkanlar ekonomik sorunları çözebilir. Bu noktada aşırı bir iyimserliğe sahip olmakla eleştirilen Robert H. Frank, güçlü ve adil bir devletin hem zenginler, hem de fakirler için fayda sağlayacağına inanıyor. Ekonomik pastanın büyümesi için servetin tek elde toplanması değil, farklı toplum kesimleriyle adil olarak bölüştürülmesi gerektiğini düşünen Frank, günümüzde artarak devam eden sosyal eşitlik ve adalet özlemine duyulan inancı güçlendiriyor. Bu güzel kitabı henüz okumadıysanız, yayıncısı Efil Yayınevi‘nin internet sitesi üzerinden sipariş vermek için burayı tıklayabilirsiniz.
Tüm okurlarımıza sağlıklı, keyifli ve bol kazançlı günler diliyoruz…