Sigmund Freud’un “Narsisizm Üzerine”si: Kendini Sevmenin Görünmez Yüzü

Aynaya baktığınızda gördüğünüz kişiyle ilişkiniz nasıl?
Sadece “kendini sevmek” mi… yoksa biraz daha fazlası mı?

Freud’un 1914’te yayımladığı “Narsisizm Üzerine”, insanın kendisini sevme biçimini, bu sevginin ne zaman sağlıklı ne zaman tehlikeli bir noktaya ulaştığını anlatan en çarpıcı psikoloji metinlerinden biri.
Kısacık, ama insanın iç dünyasına tuttuğu ışık inanılmaz güçlü.

Bu metin, günümüzün “öz sevgi” trendlerinden çok önce yazılmış olmasına rağmen, hâlâ modern insanın en büyük sorularına dokunuyor:
“Ben kendimi ne kadar seviyorum? Bu sevgi beni güçlendiriyor mu, yoksa tüketiyor mu?”

Konu Özeti: Freud’un Narsisizm Yolculuğu

Freud, narsisizmi basit bir “kendini beğenme” hali olarak görmez.
Ona göre her insan, doğduğu andan itibaren belirli bir ölçüde narsisizme sahiptir. Bu, yaşam enerjimizin temel bir parçasıdır.

Ancak Freud şöyle der:
Bu enerji doğru yönlendirilmezse, insanın kendisine kurduğu ilişki sağlıklı bir sevgi olmaktan çıkar, bir tuzağa dönüşür.

Kitap boyunca Freud, narsisizmi iki ana başlıkta ele alır:

  • Birincil Narsisizm:
    Bebeklik dönemindeki o saf, tamamen kendine yönelmiş enerji. Bütün ilgi kendimizdedir. Bu doğal ve gereklidir.
  • İkincil Narsisizm:
    Yetişkinlikte tekrar kendi benliğimize dönmemiz… ama bu kez çoğu zaman incinmelerin, yetersizliklerin ya da dış dünyanın yarattığı baskının etkisiyle.

Freud burada önemli bir soruya dikkat çeker:
“İnsanın kendisine dönmesi bir savunma mı, yoksa bir ihtiyaç mı?”

Ve cevap aslında hepimizin hayatında bir yerde saklıdır.

Temalar ve Anlamlar: Kendini Sevmenin Sınırları

  1. Benlik ve Değer Arayışı

Freud’a göre narsisizm, insanın kendi değerini yaratma biçimidir.
Bazen kendimize dönmemiz gerekir çünkü dış dünya bizi yeterince beslemez.

Ama tehlike tam burada başlar:
Değerimizi yalnızca kendimizden almaya başladığımızda, bağlarımız zayıflar.
İlişkiler, aşk, aile, iş… tüm alanlar bundan etkilenir.

  1. Sevgi Enerjisinin Yönü

Freud’un en çarpıcı tespitlerinden biri:
İnsan, sevgisini ya kendine yöneltir ya da başkalarına. Bu enerji sabittir, sadece yön değiştirir.

Bu yüzden aşırı narsisist biri, başkasına gerçek sevgi veremez.
Aşırı fedakâr biri ise kendisine sevgi ayıramaz.

Freud burada dengeyi işaret eder.

  1. Kırılgan Ego

İlginç ama Freud için narsisist kişi güçlü değil, tam tersine kırılgandır.
Eleştirilere dayanamaz, reddi kaldıramaz, kusursuz görünme çabası yüzünden içten içe büyük bir kaygı yaşar.

Narsisizmin görünmeyen kısmı işte budur:
Bir “güç gösterisi” değil, çoğu zaman bir yarayı saklama biçimidir.

  1. Modern Dünyanın Narsisistik Çağı

Freud’un yüz yıl önce söylediği temel fikirler bugün sosyal medyada somutlaşıyor:

  • Beğenilerle beslenen özgüven
  • Sürekli onay arayışı
  • Kendini parlatma çabası
  • İçsel boşlukların dış gösterişle kapatılması

Freud okurken insan şunu fark ediyor:
Aslında narsisizm, modern insanlığın en sessiz ama en yaygın sorunlarından biri.

Freud’un Aynası: Kendimize Dönüp Bakmak

“Ben gerçekten kendimi seviyor muyum?
Yoksa onaylanmak mı istiyorum?”
Freud bu soruyu her satırda hissettiriyor.

Kitap, insanın kendi içindeki çocukla, kırılganlıklarla, yarım kalmışlıklarla yüzleşmesi gerektiğini söylüyor.
Çünkü narsisizm, çoğu zaman görünmeyen bir “korunma duvarı”.

Ve o duvarı fark etmek bile bir dönüşümün başlangıcı olabilir.

Sonuç: Hepimiz Biraz Narsisist Miyiz?

Kesinlikle evet — ama bu kötü bir şey değil.
Freud’a göre sağlıklı narsisizm, insanın özgüvenini, benliğini ve hayata tutunma gücünü besler.

Tehlikeli olan, bu sevginin aşırıya kaçması ya da tamamen yok olmasıdır.

Bu kitap tam da bunu hatırlatıyor:
Kendini sev ama kendine kapanma.
Değerini bil ama başkalarının değerini silme.
Kendine dön ama dünyayı da unutma.

Freud’un “Narsisizm Üzerine”si, günümüz insanına hâlâ söyleyecek çok sözü olan bir metin.
Kısacık ama etkisi uzun.

Ofix’ten Küçük Bir Hatırlatma

Yoğun iş temposu, bitmeyen sorumluluklar ve koşturmacanın içinde kendinizi ihmal etmeyin.
Bir kahve molası verin, birkaç sayfa kitap okuyun.
Bazen kendimize ayırdığımız küçük bir an, iç dünyamızda büyük bir değişimin ilk adımı olur.

İlgili yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir